27 Şubat 2017 Pazartesi

Efendisiz Halklar Kitabının Özeti

  Hiç yorum yok
“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi. “ diyen Muhubbi bu kitabı okusaydı herhalde, derhal yakılmasını, yok edilmesini söylerdi. Ya da belki okur üzerine çok daha güzel sözler edebilirdi. Hiç belli olmaz. Nitekim koskoca Muhteşem Süleyman, ne yapacağı belli olmaz. Anlaşılacağı üzere kitap Anarşizmin ne demek olduğunu, neyi hedeflediğini, nasıl bir yönetim mekanizması (!) hedeflediğini açıklamaya çalışıyor. Bu açıdan güzel bir eser ortaya konulmuş diyebiliriz. Ama anarşizmin eleştirilecek çok ama çok noktası var.  Öncelikle anarşistler devletlerin bütün savaşların, kavgaların, çatışmaların, terörün ve gerginliğin kaynağı olarak görülmekte. Anarşizmi açıklayacak en doğru söz şu olabilir. Devlete ve onun baskıcı yapılanmalarına tamamen karşı çıkan bir anlayış. Zaten kitap devletin neden ve nasıl var olduğunu şöyle açıklamış.  “Savaş olmazsa hiçbir devlet olamaz. Bildiğimiz tüm devletler savaş aracılığıyla ortaya çıkmıştır ve silahlı kuvvetler üyelerini korumak asıl ve temel işleri olmuştur. Bu nedenle, devletlerin varlığını sürdükçe savaş da tarihin sonuna dek varlığını sürdürecektir… Ebedi barışa körcesine inananlar devleti tek tek ele alma hatasına düşerler ya da barışın evrensel olduğu hayaline dayarlar, oysa ki bunun akla aykırı olduğunu daha öncede gördük, çünkü bir devlet daima diğer devletler arasındaki varlığıyla mana taşır ve bu nedenle diğerleriyle çatışır.(Von Theitschke) Sf.28″   Devlet böyle berbar kötü rezil bir şey yani anarşizm için. Peki anarşist toplumlar var mıydı geçmiş dönemde. Yazar, burada ilgi çekici bir tespit yaparak ilkel toplumların çoğunda anarşizm köklü ve güçlü yönetim şekli olarak ortaya çıkıyormuş. Buna istinaden, dünyanın çeşitli yerlerindeki anarşist toplum olarak gözlemlediği bazı kabileleri ve yönetim sistemlerini yazmış. Bunlardan bilgi verip sıkmak istemiyorum sizi çünkü sıkıldım yani ben okurken. Bir yerden sonra tüm toplumlarda aynı özellik ortaya çıkıyor. Saf ilkellik sadssadda. Mesela, topluluk içinde bir cinayet işlendi, bunun cezası nasıl veriliyor? Öldürülen kişinin yakınları, suçluyu öldürüyor. Neden çünkü devlete bağlı yargı sistemi yok. Ayrıca, verilen örnek toplumlarda en dikkat çeken şey ise bunların hepsinde şef, ihtiyar adam, bilge adam denilen bir liderin olması. Kitap bunu lider olarak vermemiş ama lider işte yani. Bence kitabın bir çelişkisi bu. Eğer devleti reddediyorsan önder niteliğindeki hiç kimse olmayacak toplumda. Sonuçta bu gelenek belli süreçlerden geçerek lider kimliğini oluşturuyor. Bana göre yanlış yani. Ayrıca, bir toplumun anarşist olarak kabul görmesi için kast ya da sınıf sistemi olamaycak ve kararlar herkesin katılabildiği bir mecliste her beraber verilebilecek. Bu özelliklerde ortak diyebiliriz.   Gelelim günümüzde anarşist bir devrim yapabilir miyiz soruna. Şöyle ki, kitabın sonunda yazar, bize her zaman muhalefette kalma gibi bir pozisyon düşüyor bütün dünyada diye bitirse de (asdasd) devrim için yapılacak şeyleri de söylüyor. Birincisi devleti fuzuli hale getirecek çok sayıda gönüllü birliğin kurulup devleti çökertmek. İkincisi, şiddete dayalı devrim. Üçüncüsü, Şiddete dayanmayan doğrudan eylemlerdir; işçi grevleri, sendikalar felan yani. Lakin günümüz toplumunda bunları yapmak çok zor. Komünistlerinde takıldığı yer burası. Kapitalist toplum hegemonya kurmuş, geçit vermiyor. Ayrıca kitapta ilgimi çeken bir kısım var paylaşmadan edemeyeceğim.   “Genel olarak, barikat kurmaya yönelik herhangi bir öneri bugün tamamen romantik bir nasyondur ve stratejik olarak budalacadır. Askeri teknoloji öyle sofistike ve pahalıdırki sadece hükümetler böyle bir şeyin yatırımını yapıp, sürmesini sağlayabilir. Bir gerilla ordusu kendini ezici tuhaflıklarla karşı karşıya bulacaktır. Ve yegâne umudu askeriyeyi devrime katılması için kışkırtabilmek olacaktır. - ki olması en imkansız olaydır bu. (sf.170)  Geçen yaz yaşadığımız, sur, cizre, nusaybindeki hendek savaşlarında olan durum tam olarak budur. Terör örügütü, oraya yığdığı,eline silah verip savaşmasını söylediği insanların hepsini bilerek ve isteyerek ölüme sürüklemiştir. Çözüm süreci garabetinden sonra oluşan bu durum, teröristlerle anlaşmak değil savaşmanın tek yol olduğunu göstermiştir. Eğer bir masa kurulacaksa bu dikte masasıdır, pazarlık değil. Siz şartlarınızı söylersiniz, onlar kabul etmek zorunda kalırlar. Bu, bu kadar basittir. Bu vesileyle, şehir savaşları sırasında şehit düşen kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Allah cennetinde ağırlasın onları. Haklarını ödeyemeyiz. 600 can. Kimse hesabını veremez. Bu anarşizmle ilgili olarak söyleyeceğim son söz şudur: “Allah devletsiz bırakmasın!”



“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi. “ diyen Muhubbi bu kitabı okusaydı herhalde, derhal yakılmasını, yok edilmesini söylerdi. Ya da belki okur üzerine çok daha güzel sözler edebilirdi. Hiç belli olmaz. Nitekim koskoca Muhteşem Süleyman, ne yapacağı belli olmaz. Anlaşılacağı üzere kitap Anarşizmin ne demek olduğunu, neyi hedeflediğini, nasıl bir yönetim mekanizması (!) hedeflediğini açıklamaya çalışıyor. Bu açıdan güzel bir eser ortaya konulmuş diyebiliriz. Ama anarşizmin eleştirilecek çok ama çok noktası var.

Öncelikle anarşistler devletlerin bütün savaşların, kavgaların, çatışmaların, terörün ve gerginliğin kaynağı olarak görülmekte. Anarşizmi açıklayacak en doğru söz şu olabilir. Devlete ve onun baskıcı yapılanmalarına tamamen karşı çıkan bir anlayış. Zaten kitap devletin neden ve nasıl var olduğunu şöyle açıklamış.

“Savaş olmazsa hiçbir devlet olamaz. Bildiğimiz tüm devletler savaş aracılığıyla ortaya çıkmıştır ve silahlı kuvvetler üyelerini korumak asıl ve temel işleri olmuştur. Bu nedenle, devletlerin varlığını sürdükçe savaş da tarihin sonuna dek varlığını sürdürecektir… Ebedi barışa körcesine inananlar devleti tek tek ele alma hatasına düşerler ya da barışın evrensel olduğu hayaline dayarlar, oysa ki bunun akla aykırı olduğunu daha öncede gördük, çünkü bir devlet daima diğer devletler arasındaki varlığıyla mana taşır ve bu nedenle diğerleriyle çatışır.(Von Theitschke) Sf.28″ 
Devlet böyle berbar kötü rezil bir şey yani anarşizm için. Peki anarşist toplumlar var mıydı geçmiş dönemde. Yazar, burada ilgi çekici bir tespit yaparak ilkel toplumların çoğunda anarşizm köklü ve güçlü yönetim şekli olarak ortaya çıkıyormuş. Buna istinaden, dünyanın çeşitli yerlerindeki anarşist toplum olarak gözlemlediği bazı kabileleri ve yönetim sistemlerini yazmış. Bunlardan bilgi verip sıkmak istemiyorum sizi çünkü sıkıldım yani ben okurken. Bir yerden sonra tüm toplumlarda aynı özellik ortaya çıkıyor. Saf ilkellik sadssadda. Mesela, topluluk içinde bir cinayet işlendi, bunun cezası nasıl veriliyor? Öldürülen kişinin yakınları, suçluyu öldürüyor. Neden çünkü devlete bağlı yargı sistemi yok. Ayrıca, verilen örnek toplumlarda en dikkat çeken şey ise bunların hepsinde şef, ihtiyar adam, bilge adam denilen bir liderin olması. Kitap bunu lider olarak vermemiş ama lider işte yani. Bence kitabın bir çelişkisi bu. Eğer devleti reddediyorsan önder niteliğindeki hiç kimse olmayacak toplumda. Sonuçta bu gelenek belli süreçlerden geçerek lider kimliğini oluşturuyor. Bana göre yanlış yani. Ayrıca, bir toplumun anarşist olarak kabul görmesi için kast ya da sınıf sistemi olamaycak ve kararlar herkesin katılabildiği bir mecliste her beraber verilebilecek. Bu özelliklerde ortak diyebiliriz. 

Gelelim günümüzde anarşist bir devrim yapabilir miyiz soruna. Şöyle ki, kitabın sonunda yazar, bize her zaman muhalefette kalma gibi bir pozisyon düşüyor bütün dünyada diye bitirse de (asdasd) devrim için yapılacak şeyleri de söylüyor. Birincisi devleti fuzuli hale getirecek çok sayıda gönüllü birliğin kurulup devleti çökertmek. İkincisi, şiddete dayalı devrim. Üçüncüsü, Şiddete dayanmayan doğrudan eylemlerdir; işçi grevleri, sendikalar felan yani. Lakin günümüz toplumunda bunları yapmak çok zor. Komünistlerinde takıldığı yer burası. Kapitalist toplum hegemonya kurmuş, geçit vermiyor. Ayrıca kitapta ilgimi çeken bir kısım var paylaşmadan edemeyeceğim. 

“Genel olarak, barikat kurmaya yönelik herhangi bir öneri bugün tamamen romantik bir nasyondur ve stratejik olarak budalacadır. Askeri teknoloji öyle sofistike ve pahalıdırki sadece hükümetler böyle bir şeyin yatırımını yapıp, sürmesini sağlayabilir. Bir gerilla ordusu kendini ezici tuhaflıklarla karşı karşıya bulacaktır. Ve yegâne umudu askeriyeyi devrime katılması için kışkırtabilmek olacaktır. - ki olması en imkansız olaydır bu. (sf.170)
Geçen yaz yaşadığımız, sur, cizre, nusaybindeki hendek savaşlarında olan durum tam olarak budur. Terör örügütü, oraya yığdığı,eline silah verip savaşmasını söylediği insanların hepsini bilerek ve isteyerek ölüme sürüklemiştir. Çözüm süreci garabetinden sonra oluşan bu durum, teröristlerle anlaşmak değil savaşmanın tek yol olduğunu göstermiştir. Eğer bir masa kurulacaksa bu dikte masasıdır, pazarlık değil. Siz şartlarınızı söylersiniz, onlar kabul etmek zorunda kalırlar. Bu, bu kadar basittir. Bu vesileyle, şehir savaşları sırasında şehit düşen kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet dilerim. Allah cennetinde ağırlasın onları. Haklarını ödeyemeyiz. 600 can. Kimse hesabını veremez. Bu anarşizmle ilgili olarak söyleyeceğim son söz şudur: “Allah devletsiz bırakmasın!”


Kitap Özeti

Beğendiğiniz Gönderileri Arkadaşlarınızla Paylaşınız

Etiketler :

Kitaptan Bunlar

Bir Kitap Arıyorsun ve İçeriği güzel olsun diyorsan kitaplardan alınan kesitlerle hoşuna giden kitabı bulabilirsin. Destekleriniz İçin Teşekkürler.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.